Benliğin Cesareti

Benliğin Cesareti

Rutinleşen yaşamımızda rutinleşen duygularımız ve yaşamasına izin vermediğimiz için devam eden kısıtlı yaşantımız ve benliğimiz… İlginç bir kısır döngü işte. Az sayıda duygu ile idare edilmiş bir yaşam… Neden peki diye sormadan edemiyor insan.
Az duygu iyidir, yormaz insanı. Az duygu savunmadır, çevreden alınan uyaran çokluğunu eler; az duygu önleyicidir, katlanılamayacak duyguları hissettirmez. Buna benzer daha birçok bilgi, yorum ve açıklama var. Hepsi bir etken olabilir ama benliğimizde açtığı hasar bütün bu etkenlerden daha önemlidir.
Benliğimiz… BENLİK…
Benliği birçok teorisyen kendi görüşlerine göre farklı tanımlıyor. Bazılarına göre benlik kişiliğe biçim veren kalıtsal ve çevresel etmenlerin ortak ürünü; bazılarına göre benlik, temel anksiyeteye karşı gelişen dinamik bir sistem; bazılarına göre ise bireyin kendisi hakkında algılayabildiği görüşlerinin, duygularının ve tutumlarının tamamıdır. Ve benlikle ilgili daha birçok tanım ve açıklama vardır.
Ancak bütün bu tanımlarda ortak olan bir özellik ise her bir yapının benlikte etkiler bıraktığı ve bu etkilerin büyüklüğünün benliğe şekil verdiğidir. Peki o zaman benlik için duygular ne demektir?
Duygular benlik içinde az yer kaplıyor gibi görünen ancak benliğin şekillenmesine yön veren en önemli yapılardan bir tanesidir. Duygular benliğin sesidir. Sesin yükselmesi, alçalması, tizliği nasıl müziğin şeklini ve ritmini belirliyorsa, duygular da benliği aynı şekilde belirler. Kimimiz hicaz makamındaki gibi hüzünlü benliğe sahibiz, kimimiz neva makamındaki gibi daha cesur benliğe. Kimimiz de günümüzdeki pop müzik gibi heyecanın, tutkunun, özlemin, üzüntünün ve kaygının karıştığı gibi bir benliğe sahibiz. Hangi benliğe sahip olursak olalım onu dinleyip beslememiz gerekir. Peki bunca rutin ve günlük koşturmaca halinde kaçımız benliğimizin sesi olan duygularımızı dinliyor veya onları dinleme cesareti gösterebiliyoruz.
Zordur dinlemek duyguları. Enerji, değerlendirme, yüzleşme, kabul etme gerektirir ve sonunda da kabul etmenin özgürlüğünü. Kolaydır duyguları dinlememek. Düşünmezsin, yüzleşmezsin ancak duyarsız kalman, inkâr etmen ve bastırman için çok enerji gerekir ve sonunda kendine yabancılaşmayı getirir.
O yüzden insan ilk başta kendine sonra da çevresine duyarsızlaşır. O yüzdendir kötü haberleri dinlemek istemeyişimiz. O yüzden savaşlara, göçlere, mültecilere, haksızlıklara, duyarsızlığımız. O yüzden sanal âlemde hiçbir şey yokmuş gibi güzel fotoğraflar ve mutlu anlar paylaşıp mutsuzluklarımızı gizleyişimiz. Peki o zaman nerede şimdi BİZİM BENLİĞİMİZ…
Ey insan! Benlik duygunda sadece sesini duyma cesareti göster …

Yrd. Doç. Dr. Neslihan ARICI ÖZCAN

RUHSAK Yönetim Kurulu Üyesi